Biz insanlar narsisist olduğumuz için, tarih boyunca her şeyi bildiğimizi iddia ettik ve her defasında yanıldık. Dünya’nın hatta evrenin merkezinde olduğumuzu sandık. Evren, Samanyolu, Güneş, yıldızlar, Dünya… Hepsi bizim için yaratılmıştı, fakat bizden önce sadece Dünya’da milyarlarca yıl geçmiş olduğunu öğrendik. Güneş’in, yıldızların bizim etrafımızda döndüğünden çok emindik, ancak yanıldığımızı elimizde bir tek Ay kalınca anladık. Dünya’nın yuvarlak olduğunu, kendi etrafında döndüğünü de yeni fark ettik. Narsisistler, kendilerini özel ve en büyük görürler ama uzaydan kendimize bakınca küçüktük, bir kum tanesi kadar bile değildik. Şimşekler, yerçekimi, gelgitler, depremler… Ne olduklarını öğrenene kadar bambaşka kesin doğrularımız vardı.
Bilmeye ve yanılmaya devam ediyoruz. Bir fikir sahibi olmak, yanılmak gayet doğal, yanılmaya devam edeceğiz ama onca yanılgıya rağmen, tekrar yanılana kadar, hatta daha önce hiç yanılmamışız gibi, kendi doğrularımızı, inançlarımızı şiddetle savunmamız; işte doğal olmayan bu.
Bu kadar yanılmamızın sebebi; gerçekliğin, aklımızla çizdiğimiz sınırlar kadar olduğunu zannetmemizdir. Bu sınır aşıldığında hiçbir şey olası görünmez insana. Tıpkı etrafımızda meydana gelen ve idrak edemediğimiz milyonlarca olay gibi, “Tohum” da bu sınırların çok ötesinde şimdilik. Buna inanmak ya da inanmamak veya başka bir fikir sunmak gibi seçenekleriniz var tabii ki ama yukarıdaki örneklere bakarak yanılabileceğimizi aklımızın bir köşesinde tutmakta fayda var. Aksi takdirde; fikrimiz ne olursa olsun, doğruluğu veya yanlışlığı kanıtlanana kadar, hepimizin bu konuyla ilgili düşünceleri daima doğru olacaktır. Her zaman olduğu gibi.