İstanbul’da başlayıp Katmandu’da biten bir hippi öyküsü. Tesadüfen içine düşülen bir esrar partisinde, sırf onu dışlamasınlar diye çekilen acemice birkaç nefesle girilen ve tüm boyutlarıyla yaşanan uyuşturucu dünyası. Bütün aşırılıkları bilerek, isteyerek denemiş ve yaşamış, en sonunda da şans eseri hayatta kalmış gerçek bir uyuşturucu bağımlısının yaşamöyküsü. Bildiğimiz bütün hayatların, değer yargılarının, gelecek planlarının dışında...
Hazzın ve dehşetin böylesine iç içe olduğu; okurun birinden diğerine farkına varmadan geçtiği bir başka metin var mıdır, bilinmez. Ancak, cennet ve cehennemin birbirine hiç bu kadar yakın olmadığı söylenebilir. Esrimenin hazzıyla başlayıp cehennemde sonlanan bu hayatları izlemek, içerdiği bütün dehşete rağmen insanı yıkıp geçmiyor, tahrip etmiyor; yazarın üslubu, bütün bu yaşananlara karşı takındığı soğukkanlı tutum, sesine sinmiş olan hüzün, okuru bambaşka bir dünyanın mesafeli bir tanığı yapıyor.
Flaş ya da Büyük Yolculuk, Charles Duchaussois’nın onur ve onursuzluk, insanlık ve insanlıkdışı arasında, uyuşturucunun çıkmaz sokaklarında yaptığı yolculuğun öyküsü; dönülmez denilen yollardan geçmesinin ve yine de hayatta kalmayı başarmasının şaşırtıcı anlatısı...