İhsan Oktay Anar ve John Fowles
Postmodern sanat, deneyimden bağımsız değildir. Diğer yaşamsal eylemler gibidir. Özel bir zaman ve mekanla sınırlandırılan ya da eğitim ve estetik beğeni gerektiren bir kavram olmaktan çıkar. Yalnızca bir edime dönüşmüştür ve metinler, okurun bu edimi herhangi bir diğer edim gibi deneyimlemesi için üretilir. Kısaca yaşamın kendisi sanata, sanatın kendisi de yaşamsal bir olguya dönüştürülür. Okur, metni kendisinden bağımsız bireylerin deneyimlediği duyguları, zihinlerinden geçen düşünceleri, yabancısı olduğu yaşamları ve kültürleri tanımak, estetik açısından da farklı duyguları deneyimlemek için okumaz. Edilgen bir okur yerine, metnin içinde anlam üretimine etkin bir şekilde katılan, her şeyi en az yazar ve roman kişileri kadar belirleme ve yönlendirme yetkisine sahip bir birey vardır. Sorular sorar, beğenir, eleştirir ve kurguyu bir deneyim olarak yaşar. Bu kurgusal deneyimin, okurun günlük yaşantısında karşılaştığı kişiler, olaylar, konuşmalar, görüntüler, sesler, anlam ya da anlamsızlıklardan daha kurgusal ya da daha gerçek bir tarafı yoktur. Yaşamla kurgu aynı düzlemde seyreden iki koşut kavram haline gelir.