Dünyada başka hiçbir hikâye insan soyunun anne ve babası Adem ile Havva kadar meşhur değildir. Onları konu edinen bilmeceler, atasözleri, şarkılar, şiirler, romanlar, operalar ve filmler vardır. Adem ve Havva'nın hikâyesi üç semavi din tarafından aktarılarak her yere ulaştı. Kitab-ı Mukaddes'teki Adem ve Havva hikâyesi, Mezopotamya, Arabistan, Anadolu ve Mısır'ı geniş ölçüde dolaşan kabile insanları Bedevilerin sözlü geleneğiyle gelişti, ancak çoğunlukla Vaat Edilmiş Topraklar diye adlandırılan ya da bunun dışında tek tek Filistin, Fenike, Suriye, İsrail, Yuda ve Samiriye diye de bilinen bir bölgeye yerleşti.
Yazar Mineke Schipper, Adem ve Havva inancının farklı dinlerdeki yerini ve anlatı biçimini göz önüne sererken, görsel kaynaklarla zengin bir bakış olanağı verir. Lillith'ten Havva'ya, Tanrı'dan Şeytan'a ve yılana kadar insanlık tarihinin zengin kültür parçalarını bir arada ve çok boyutlu bir bakış açısıyla sunar. Her Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman, Adem ve Havva hikâyesini aktarıp genişletti. Bazı hikâyeler Ahd-i Atîk'in ilk yazılışından bugüne kadar geldi, fakat hikâyeyi sadece 20. yüzyılda duyan kültürlerden buna her gün yeni hikâyeler ve resimler eklendi. Cennet manzarası; bitki örtüsü, ağaçları, çiçekleri, meyveleri, hayvanları ve ilk insanları yerel kültürel nitelikler kazandı. Elma yerine portakal, nar, incir, üzüm, muz ve ekmekağacı meyvesi Cennet'in yasak meyveleri ilan edildiler. Çağlar boyunca hikâyeler bir kuşaktan diğerine sözlü olarak aktarıldı ve aynı zamanda gitgide kaydedilip estetik biçimde tasvir edildi. Farklılıklar birbirinden uzaklaşan dini fikirlerden dolayı değildi sadece, aynı zamanda hikâyecilerin ve sanatçıların şahsi yaratıcılıklarından da kaynaklanıyordu. Mineke Schipper'in bu önemli çalışmasında, eski ile yeni, Adem ve Havva, Yahudilikten, Hıristiyanlıktan, İslamiyet'ten ilham alan hikâye ve resimlerin rengârenk kavşağında buluşur. Önceki ve sonraki benzerlerine yabancılık ya da düşmanlık mı hisseder bunlar? Birbirlerini tanımaya başlamaktan endişe mi duyarlar? Adem ve Havva'nın inançlı ve inançsız nesillerinin her nerede olursa olsun birlikte barış içinde yaşamayı başardıkları ümit edilir. İnsanlığın hayali bu yöndedir.
(Tanıtım Bülteninden)