İşte tam da burada Rilke’nin yazdıklarını hatırlamıştım. Bir hata etmiş ve benden bahsetmeni istemiştim. Merhamet ve sevgi dilencisi değildim ama dilime hâkim olamamış ve diline düşürmüştüm kendimi. Dilinde olmak istemiştim. Sözler dudaklarımızdaki oltaya benziyordu. Olta, gereksiz bir gevezelikte dudaklarım arasından çıkan “Sen beni sevmiyor musun?” cümlesi olmuştu. Beni kahkahalarla seviyordun. Adımın önüne ve ardına sıfatlar takıyordun ve sözlerin çocukların sabundan balonları gibi havada uçuşuyordu. Tutamıyordum ve zaten hemen kayboluyordu. İçi ve dışı boştu. İşte adımı değiştirmek için sürmüş buralara kadar gelmiştim. Dilinde bir adım var mıydı bilmiyordum, bildiğim yoktu.