Modernitenin fikirsel zemini üzerinde yükselen iktisadi, düşünsel, bilimsel ve inanca ilişkin değişim dalgası kuşkusuz toplumsal yaşamda köklü değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Özellikle, üretim sistemini ve üretim ilişkilerinin yapısını değiştiren kapitalist ekonomi anlayışı ve teknolojik buluşların önünü açan bilimsel bakış açısı gelişme ve ilerleme olgularını bir daha geri döndürülemeyecek biçimde toplumsal yaşama entegre etmiştir. Bu bağlamda modernleşmenin tüm diğer boyutlarını da kapsayacak şekilde vücut bulduğu nokta, bireyi ve toplumu “ilerleme” düsturuna endeksleyecek olan bir örgütlenme ve denetleme otoritesinin oluşmasıdır. Bu emelin gerçekleşmesi ise ancak merkezi bir otoritenin ve birliktelik fikri ile kendi toplumlarını daha iyi bir geleceğe yöneltecek olan türdeş, ortak bir kültürün varlığı fikrine sabitlenmiştir.