Sayı: 15 Mayıs - Haziran 2018
İnsan Kime Benzer Suya Bak
Bir damla sudan var olarak, anne karnında su içinde geçirdiğimiz aylar sonunda ilk nefesimize verdiğimiz tepki yine bir damla su oldu. Son nefeste su istedik, sonra yine su yıkadı bizi. Suyla başladı ömür, suyla bitti.
Suyun ömrümüzde bu kadar büyük yeri varken onla ilgili bir şeyler söylemek gerekiyordu. Bugün suya kıymet vermiyoruz, plastiklere hapsediyoruz onu. Çeşmelerimiz kırık, denizlerimiz kirli, ırmaklarımız kuruyor. Suyu kirletirsek, bizi ne temizleyecek?
İnsan, önce kendini temizlemeli diyorsak, insanın kendinin su olduğunu bilmeliyiz. Dünyada hala suya ulaşamayan binlerce insan varsa, suyumuz kirli demektir. Tarih boyunca bütün medeniyetlerin başlangıç noktası olan su, bugün medeniyetin çöküşünün örneği oluyorsa, suyumuz kirli demektir. Medeniyet sembolü olsun diye diktiğimiz fıskiye kadar, kuyu açamıyorsak suyumuz kirli demektir.
Gözlerimizden yeterince akmıyorsa, suyumuz kirli demektir.
İnsanın bu dünyada temel ihtiyacıdır temiz su. Sadece içmek değil mesele, insan kendisini ilk kez suda görmüş, suda tanımıştır. Bize, bizi öğretendir su. İlk aynadır. Şöyle demeliyiz belki de: İnsan, suda görünendir.
İnsana son nefeste kimin su getirdiği, serabında, rüyasında ona su verenin kim olduğu çok önemlidir. İnsan sevdiğini suda görür. Derdini suya anlatırmış eskiler, yükünü suya çektirirmiş. Bugün hidrolik sistemlerimiz var fakat yükümüzü taşıyan sularımız yok. Bugün suyla irtibatımız çok kısır çünkü. Suyun pahasını yalnızca fiyatıyla ölçüyoruz. Suyun fiyatlandırılması ise bambaşka bir ironi. Su, hayatımızda yer etmiyor. Okumaya başlamadan önce sulamıyoruz bir çiçeği. Su gibi aziz olmasını beklemiyoruz kimsenin. Su deyince aklımıza bir metadan fazlası gelmiyor. Oysa insan suyu arayandır, suvarandır, sulayandır, susayandır aslında.
Bugün insanlığın geldiği yer de, insanın olduğu yer de suya bakışından anlaşılabilir. Artık insanı tanımak için suya bakmak yeterli.
Bu yüzden biz de Dursun Güzel gibi diyoruz:
“İnsan kime benzer suya bak.”