Bir Sanrı
“Düşündüm: Demek bu herif artık gelmeyecek.”
20. yüzyıl İtalyan edebiyatının usta kalemi Antonio Tabucchi Portekizce yazdığı Requiem’de temmuz ayının son pazar günü, Lizbon’da, tam öğle vakti başlayıp gece yarısına uzanan bir bekleyişin ve gezintinin öyküsünü anlatıyor. Kahramanımız ıssız sokaklardan ve rıhtımlardan geçerek kentin bar ve lokantalarına uğruyor, geleneksel Portekiz yemeklerinden yiyip içkiler içiyor. Bu gezintisinde ona yaşayanlarla birlikte ölüler de eşlik ediyor. Gece yarısında buluşacağı, Fernando Pessoa’ya çok benzeyen ve çoktan ölmüş bir şairi beklerken yaşanan bu süreç; rüya, gerçeklik, sanrı ve bilinçaltının karışımından oluşan bir Lizbon methiyesine dönüşüyor. Gizemli ve bir o kadar da bilgelik yüklü bir deneyimin güncesini anımsatan Requiem, yazarın sevgili Portekiz’ine ve Pessoa’sına adadığı bir armağan.
…bugün sıkıntı dolu bir gün olacak, aynı zamanda da arınacaksın, belki de bundan sonra kendinle barışıp huzura kavuşursun oğlum, en azından dileğim bu.