Gitmenin ne olduğunu vakitsiz gidenlerden öğrendiğimde başlamıştı hayat…
Yüreğimdeki ateşi Şubat’ın ayazı bile söndürememiş, el ve ayaklarımın titremesi hiç eksilmemişti.
Kabullenemediğim her şeyi kabullenmiştim…
Bu ben değildim…
Uzun uzun düşündüm. Sonra gerçeği gördüm.
Bu hikâyenin kahramanı bendim.
Alper oldum…
Bir tutam mutluluk uğruna veda ettiğim birçok şeyle yeniden karşılaştım…
Helsinki’de mutluluğa “Merhaba” dedim…
Turku’da ismine “Aşk”, İstanbul’da “Helen” soyadını verdim.
Sonra yüreğimin buz tutmuş en ücra köşelerine bahar geldi.
Her şey yerli yerinde, herkes hak ettiği yerdeydi artık…