İnsanların hayatta kalabilmeleri beslenme, barınma, korunma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamalarına bağlıdır. Yaşamsal sürdürülebilirlik insanları zamanla eğlenme, tatmin olma, dinlenme, spor yapma, iyi görünme, ait olma, sosyalleşme gibi farklı ihtiyaçlarla karşı karşıya getirmiştir. İnsanlık tarihi; tatmin olmayan, sürekli isteyen, daha fazla tüketen ve tüm bu talebi karşılayabilmek için daha çok kaynak kullanarak üreten bir düzende evrilerek günümüze ulaşmıştır. İhtiyacı değil, duyguları merkezine alan bir tüketim ve hem bu tüketimi besleyen hem de bu tüketimden beslenen bir üretim… “Bir şey için gerekli en az ve küçük miktar”ı ifade eden minimalizm tam da bu noktada insan hayatına girmiştir. İşletmecilik alanına ise yalın organizasyon, yalın üretim, yalın tedarik, yalın pazarlama, sorumlu tüketim, gönüllü sadelik, yeşil üretim gibi temel kavramlar çerçevesinde yalın bir felsefe olarak yansımıştır. Üretim ve pazarlamada yaşanan paradigmal dönüşümler daha fazla, hızlı ve düşük maliyetle üretme üzerine kurulu sistemleri zamanla sürdürülebilir, doğa ile dost sistemlere dönüştürmüştür. Bu kitapta; üretim, tüketim ve pazarlamada yalınlaşma süreci kavramsal bir kurgu ile ele alınmıştır. Kitabın konuya ilgi duyan iş dünyası temsilcilerine, akademisyenlere ve öğrencilere faydalı bir çerçeve sunacağı öngörülmekte; okuyucularına, hayatın her aşamasındaki karar alma süreçlerinde, yalın bir bakış açısı katacağı umut edilmektedir. Platon’un da “Önemli olan, hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.” sözlerinde ifade ettiği gibi hem hayatta hem de hayatı tamamlayan ana fonksiyonlardan yönetim, üretim, tedarik, pazarlama, girişimcilik gibi işletmecilik faaliyetlerinde yalınlaşmak sağlıklı, mutlu ve refah içerisinde bir geleceğin anahtarı olarak görülmelidir.