Yılanların taşların altından çıkmaya cesaret edemediği ağustos sıcağında, beni adaya götürecek olan tekneye bindim. Uzun zamandır bu günü bekliyordum. “Adadaki Tımarhane” haberini okuduğumda, orasıyla ilgili bir kitap yazma fikri beni çok heyecanlandırmıştı. Ancak bir yazarın yeni bir kitap için esinlenmesinde heyecan tek başına yeterli olamaz. Heyecan sizi sadece harekete geçmeniz için uyarır. Fakat hemen işe başlamak istiyorsanız ayakkabınızın altına bakmalısınız; delikse, yazmak için son sürat yola koyulursunuz. Ayağımda altı delik ayakkabım, üzerimde pazar malı tişörtüm, elimde küçük bavulum ve ısındığında pancar motoru gibi çalışan laptopumla adaya doğru yol alıyordum. Oradaki tımarhanede kim bilir ne karakterler ne hikâyeler bulacaktım. Parka giden küçük bir çocuk gibiydim. İçimde pırıl pırıl bir neşe...
“2 Süper Film Birden”, “Aşk Tutulması”, “Aşk Geliyorum Demez”, “Çakallarla Dans” filmlerinin senaristlerinden Selami Genli’nin ilk romanı…