Kapitalizmin yeniden yeniden ürettiği, özünden kopmuş insan için duygularından nasıl bahsedebiliriz? Tüm ihtiyaçları önceden belirlenerek tahakküm altında kalan insan için artık gerçek sevgi ve aşkın yerine ne geçecektir?
Muzaffer Beken, "Aşkın ve Sevginin Ekonomi Politiği" adlı çalışmasında öncelikle günümüz insanının, "özgürlük" kavramından yola çıkarak sıkışıp kaldığı sınırlar içerisindeki durumunu sorgulamaktadır.
İnsan hayatını "değerli" ve "anlamlı" kılan aşk ve sevginin, biyolojik ve psikolojik oluşumlarına da yer vererek, sistem içinde şekillenen bireyin bu duygulara kendine ait olmayan bir yaklaşımla nasıl içini boşaltıp gerçekte kendini nasıl "mutsuz" kıldığına dair bir perspektif sunmaktadır. Mülkiyet kavramının sadece maddi algıda değil, bireyin manevi algısında da yer alıp tüm ilişkilerinde egemen çıkma-sahip olma dürtüsünü incelemekte, özellikle bu noktada sistemin meşru aracı olan iktidarın kadın üzerinden (cinsellik , doğurganlık) kendini yeniden üretmesini ve bunun uygulayıcısı olan erkeğin bakış açısını sorgulamaktadır.
Elinizdeki bu kitap, detaylı bir çalışma olmakla birlikte durumun yaşadığımız oryantalist - dindar coğrafya içinde de nasıl bir görünüm sergilediğine dair bakış açısı sunmaktadır.