Bazen dileklerin gerçekleşmesi için biraz sihre ihtiyaç vardır…
Doktora öğrencisi Gemma Ranford, Frazier ailesinin tarihi belgelerini kataloglama işini o kadar çok ister ki bunun için diğer adaylarla savaşmaya bile hazırdır. Tarihe tutkun Gemma, çaresizce tezini bitirmeye çalışıyordur ve belgelerin, araştırmalarına yardımcı olacak yeni bilgiler içerdiğini ummaktadır. Bulmayı hiç beklemediği şeyse çoğu insanın efsane olduğuna inandığı ve Frazier soyadına sahip herkesin dileklerini yerine getirdiği söylenen Dilek Taşı’dır.
Genç kadın Virginia’daki küçük kasabada aileyle daha çok vakit geçirdikçe, Frazier’ların en içten dileklerinin gerçekleştiğini fark eder. Bir de Frazier’ların en büyük oğlu Colin’e umutsuzca âşık olduğunu…
Uluslararası üne sahip bir hırsız da ava katılınca, bir asırdan uzun süredir kayıp olan Taş’ı bulabilmek için birlikte çalışmak zorunda kalan Gemma ile Colin’in zamanı daralır. Çünkü Taş yanlış ellere geçerse Frazier ailesinden kimse güvende olmayacaktır…
“Deveraux’nun altın dokunuşu hikâyeye paha biçilemez ölçüde değer katmış.”
Publishers Weekly
Kasabada şahit olduklarından, bu adamı, ailesini tanıdıktan ve şimdi de evini gördükten sonra içinde özlem duygusu uyandı. Babası öldüğünden beri kendini hiçbir yere ait hissedememişti. Bir yere ve birine ait olmak, Gemma’nın en derin arzusuydu.
Birbirlerini çok iyi tanıyorlar, diye düşündü Gemma. Birbirlerini o kadar iyi tanıyorlardı ki rahatça konudan konuya geçebiliyorlardı. İşte bu, diye geçirdi aklından. Ben de böyle bir şey istiyorum. Herkesi tanıdığım, herkesin birbirini önemsediği böyle bir samimiyetin parçası olmak istiyorum.