“Bir solukta okudum.”
Park Sangyeong
Hyewon’un yaşamı, dışarıdan bakıldığında dingin görünse de aslında kırılgan anılarla örülüdür.
Bir gün, yıllar önce farklı dönemlerde kaybettiği bazı eşyalarının bulunduğunu haber veren telefonlar almaya başlar. Kaybolan eşyalarını almaya gittiği her seferinde o nesneyi kaybettiği zamana tuhaf bir yolculuk yapar.
Hyewon kendini önce ortaokul çağlarında, ardından da ailesinin borçlarının altında ezildiği, başkalarının beklentilerine boyun eğip kendi sesini susturduğu lise sıralarında bulur. Bu beklenmedik zaman yolculukları ona eski yaralarına dokunma, susturulmuş o küçük kız çocuğunun elini tutma fırsatı verir. Ama eski korkular da hemen yanı başındadır; yanlış bir söz, bir bakış, ters bir adımla yeniden sevilmeyen,görünmeyen, suskun birine dönüşme korkusu.
Kayıp Eşyalara Yolculuk, görünmeyen yaralara şifa olan, gerçekle hayalin sınırında dolaşan; Kim Hyejung’un yalın ama derin anlatımıyla kalbinizin gizli köşelerine dokunan unutulmaz bir roman.