Bu fırtınalı yasak aşk sürerken Mari vereme yakalanır. Tedavi görecek parası olmadığı gibi yaptığı heykellere rağmen evli biriyle aşk yaşaması ve Ermeni oluşu nedeniyle çevresi tarafından dışlanmıştır. Bedri Rahmi; değer biçilemeyen tablolarını haraç mezat satarak Mari’nin ilaçlarını alır, adeta çırpınır ancak Mari henüz 34 yaşında hayata gözlerini yumar. Bedri Rahmi perişan bir durumda eşi Eren Hanım’ın yanına döner. Eren Hanım, oğlunun hatrına hiçbir şey olmamış gibi eşiyle birlikte yaşamayı sürdürür. Bir arkadaş toplantısına eşi Eren Hanım’la katılan Bedri Rahmi, orada gerçekte Mari için yazdığı şiiri okurken ağlamaya başlar. Herkesin içinde bu aşağılanmaya dayanamayan Eren Hanım, eşini bırakıp Fransa’ya gider. Daha sonra Bedri Rahmi ile tekrar birleşseler de hiçbir zaman terk edilmiş ve aldatılmış olmanın acısını unutmayacaktır.
Mari Gerekmezyan ise kısacık hayatında bir ihanetin parçası olması nedeniyle etnik ve sanatsal dışlanmaya uğrar. Ardında bıraktığı heykellere hak ettiği değer verilmez. Ünlü bir ressam/şairin hayatında ikinci kadın olmanın ezikliği ile yaşamak mecburiyetinde kalır. İsmi bile Bedri Rahmi’nin geride bıraktığı mektuplar sayesinde bilinebilir.