Fatih’ten Beyoğlu’na Benim İstanbul’umu yazmak;
Atilla İlhan’dan, Demir Özlü’ye, Aytekin Kotil’den, Nurettin Sözen’e, Müjdat Gezer'den, Cavit Orhan Tütengil’e, Hayrettin Karaca’dan, Server Tanilli’ye dostlarla hayatımın geçtiği, kimi zaman Çınaraltı’nda, kimi zaman Asmalımescit’te ya da Pera Palas’ta bulunduğum bu kenti farklı bir gözle anlatmak istedim.
Üniversitelerinden otellerine, derneklerinden sendikalarına konferans vermediğim, sohbet etmediğim köşesi bulunmuyor. Babıali’nin bir parçası oldum, Üniversite öğrencilerimle her türlü etkinliklere katıldım. Osmanlı’daki ilk Türk lisesi olan ve 1872’de kurulan Vefa Lisesi’nin öğrencisi olarak ve sonrasında İstanbul Üniversitesi’ndeki 55 yıllık akademik yaşamım boyunca Fatih’in bir parçası oldum.
Hem Fatih hem Beyoğlu ile hayatım bütünleşti. Cihangir-Beşiktaş-Levent-Ortaköy hattı içinde çocukluk ve gençlik yıllarımdan beri yüzleştim. Gezi Parkı’nda çift kale maç yapmaktan öte Şeref Stadı’nın tozlu toprağında da oynadım.
1980’de Nagoya’ da (Japonya) İstanbul’u UNDP konferansında anlatmış olmam, 1979’da Başbakan Ecevit’e “İstanbul Dünya Ticaret Merkezi Projesini” kabul ettirmem, 1984-1994 yılları arasında her ay çıkan Middle East Business and Banking dergisinin kurucusu ve yayıncısı olmam beni bu kente daha başka boyutlarıyla da bağladı.
İşte bu nedenlerle bu kitabı kaleme aldım.