İnsan hayatına dair, bilinmez ve tarifsiz, bir “umuda yolculuk” hikâyesi; kimi zaman acı, kimi zaman tatlı, kimi yerde mizahi, kimi yerde sarsan ve yüzleşilmemiş, fakat her biri dünyanın bir ucuna savrulmuş dolu dolu yaşamların hikâyeleri...
Başkalarının yaşamı üzerinden, yaşamın bir yol hikâyesinin öznesi olarak kendimizi de bulacağımız bir çalışma; bir kültüre dair atalardan kalan bir izlek, bir ayak izi, bir "yol" hikayesi... Bin yıllar boyu, milyonlarca insan tarafından konuşularak yaşatılmış, kadim bir dilin son demlerine tanıklık edeceğimiz türden bir çalışma, bir çeviri.
Türkçe'den, Dersim'de en çok konuşulan (ülkede üçüncü) bir anadil olan Zonê Ma-Kirmancki'ye (Zazaca) çevrilmiş bu eserde, Mustafa Özbey yüreğinde geçenleri geride toplumuna bir "halet/ hediye" kalsın diye incelikle kaleme dökmüş. Çünkü söylemce (söz), Dersim "Kırmanc Alevi" toplumunun yakın bir zamana kadar tek iletişim biçimiydi; fakat artık yeni bir yol ve yöntem var; "yazı". Yazar Özbey'ye göre de "Dersim Kirmancları da geçte olsa kadim kültürlerini yaşatmak için bu yazıya geçmek zorundaydılar; tüm çabam bu" demektedir.
Çevirmen Asmen Ercan Gür ise; "Zonê Ma, can u roe mau, kamiya mawa/her bir yaşantı, toplumsal kimliğimizin bir öznesidir" şeklinde tarif ettiği bu eseri, yine derin ve incelikli bir şekilde, ana diline dair gelecek nesillere adeta geride kalması gereken bir 'miras' gibi ele almış.