İstanbul önemli bir şehir. Kurtuluş ise Barbaros Hayrettin Paşa zamanına, yani 16. yüzyıla uzanan kuruluş günlerinden beri, renkli yaşantısı ve özgün kültürel değerleri ile hep önemli olmuş bir yerleşim. Nice mutluluğun ve nice kahroluşun sahnesi.
Maskeli karnavalından büyük yangınına, huzurlu dönemlerinden kitlesel tahrip saldırılarına, çok şey görmüş ama kendine has atmosferini koruyagelmiş küçük bir dünya.
Bu kitap Kurtuluş'un 1970'li yıllardaki fotoğrafını sunuyor. Eğer halihazırda Kurtuluş'ta yaşıyorsanız veya orayla ilgiliyseniz, bahsedilen yerlerin günümüzdeki haline ister istemez bakacaksınız. Eski ve yeni iki fotoğrafı beyninizde çakıştırarak... Türkiye'nin bütün renklerinin Kurtuluş'ta nasıl toplandığını fark edecek, oradaki yaşantının hareketliliğine tanık olacak, bunları semtin günümüzdeki solmuşluğuyla kıyaslayacaksınız.
Kurtuluş'un Tatavla olduğu zamanlara yetişmemiş, Tatavla'dan Kurtuluş'a kalan son kırıntıları ancak yaşayabilmiş, muhteşem Tatavla Panayırı'nı, tahtırevanlı kadınları, atlı arabaları, tramvayları hiç görmemiş bir kalemden, çocukluk günlerinden anımsadığı kadarıyla, Kurtuluş'un troleybüslerini, kışlık ve yazlık sinemalarını, inzibat ve polis karakollarını, kocaman işlek postanesini, bostanlarını, kiliselerini, özgün evlerini, o evlerdeki yaşamları, insanları ve onların dünyanın dört bir yanına birer birer dağılışlarını okuyacaksınız.
Günlük koşturmaca içinde yeterince fark edilmeden yaşanan dağılmanın, insan ruhunda nasıl bir ağırlık oluşturduğunu göreceksiniz. Bu dağılışın yeryüzünün birçok yerinde Kurtuluş'a dair bir şeyler biriktirmiş olduğunu düşüneceksiniz. Kent bilinci, semt bilinci ve ortak yaşam atmosferini gözetmek adına, Tatavla'dan Kurtuluş'a, gelmiş geçmiş, kalbinde bu semtin sevgisini biriktirmiş herkese:
Ayde sta Tatavla! (Rumca: Haydi Tatavla'ya!)
Kedere ve hüzne...