Vardar Nehri’nin üzerindeki köprüyü geçerken yüzlerini birbirlerine döner, kendilerini, kim olduklarını unutur, sadece sevda olurlardı. Onlar, birbirlerinin sözü, gerçeği ve yalanıydı. Lubica, Nevabil’e her baktığında dizlerinin bağı çözülür, düşecek gibi olur, koluna girdiği bu çok sevdiği adama iyice yaslanır, Vardar Nehri’nin coşkun sularına dalar giderdi. Gecenin sağır karanlığında uzaklardan köpekler ulur, fenerlerin ışıkları tek tek sönerken, onlar eve dönerdi. Bir yolcunun penceresinden bakan yazar, Balkan coğrafyasının insanını tarihî mekânlarla birleştirerek hikâyeleştiriyor. Aşkı, arayışı, ayrılığı, hayatı ve ölümü, bazen Üsküp’ün çarşısında yarım kalan bir sevdaya, bazen Harâbâtî Baba Tekkesi’nde bir yakarışa, bazen de kahvede yaşlı bir dedenin gülümsemesine dönüştürüyor.