Ramazan, Ali’nin ta başından, daha ilk günlerinden bildiği bir şeyi, o olmadan bir hiç olduğunu; ancak Ali ile Ramazan olduklarında tam olduklarını, bir anlam kazandıklarını o bekleme günlerinde anlıyor. Kabul ediyor.
Ali’yi bekledikçe boş duvarlara bakarak; Ali içinde büyüyor, büyüyor. Ali basmasına uğruyor Ramazan.
Ali’nin gelmesine yakın o kadar ağlıyor ki uluya uluya yer yatağında, içinin yıkandığını hissediyor baştan aşağı.
“Ulan Ali, sen dönmeden ağlaya zırlaya yıkadım içimi. Yeni doğmuş bebek gibiyim Mağaraçocuğu. Ne biçim seviyomuşum ulan seni!” Ali’yi garda karşılarken bunları söyleyip boynundan öpüveriyor. Ali kıpkırmızı oluyor utancından. Yanlış anlayacaklar. İbne değil onlar. Ne biçim âşıklar.
İkisi de erkek; tamam. Ama âşıksan ne yazar:
Kime ne yazar!