Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Perspektifinden
Endüstri Devrimi'nden sonra üretim ve tüketim artık doğrusal bir değer yaratma modeli üzerine inşa edilmiştir. Bu modelde hammadde elde edilir, üretim gerçekleşir, üretime bağlı atıklar oluşur ve kullanım sürecinin ardından ürün atık halini alır. Modele göre, üretim sırasında oluşan yan mamuller ve ömrünü tamamlayan bir ürün artık değersizdir. Kaynakların ve doğanın sürdürülebilirliği için mevcut durumun uzun vadede devam ettirilmesi mümkün olmayıp, üretim ve tüketim süreçlerine ilişkin yapısal dönüşümlerin hızla hayata geçirilmesi kaçınılmazdır. Üretime ve tüketime yönelik çağdaş yaklaşımlar ile ürünlerin ve bileşenlerinin bu değersizleşme sürecinden çıkarılması (ürün ömrünün arttırılması), sistem içindeki değerin olabildiğince korunması sağlanmalıdır. Böylece kaynak ve enerji verimliliği sağlanırken atığın hacmi ve niteliğinde çevre yönlü bir iyileşme sağlanabilir. İşte bu amaca hizmet edebileceği düşünülen "Döngüsel Ekonomi" olgusu bu kitabın konusunu oluşturmaktadır.
Konu ele alınırken salt endüstriyel veya ekonomik bir olgu olarak değerlendirilmemiş, sürdürülebilir üretim ve sürdürülebilir tüketim kavramları üzerinden, sıklıkla tüketimin tarihsel gelişimi ve mevcut yapısına değinilerek konu ifade edilmeye çalışılmıştır. Gerçek vakalar ile benzetmelere yer verilerek olgunun okuyucu zihninde daha net bir şekilde canlanmasına gayret edilmiştir. Bu içeriği ile kitap, girişimci adaylarından lisans ve lisansüstü öğrencilere geniş bir okuyucu kitlesine hitap edebilmektedir.
Henüz gündem bulmaya başlayan Döngüsel Ekonomi olgusunun, küresel üretim ve tüketime şekil vererek dünyayı daha sürdürülebilir bir çevreye ve yaşam biçimlerine kavuşturabilmesi ihtimal dâhilindedir. Ancak birey, kurum veya ülke bazında çevre lehine çeşitli gayretler gözlemlenmesine rağmen ekonomik büyümeyi temel amaç edinen hiçbir modelin gerçekten çevreci olamayacağı da açıktır. Döngüsel ekonomi mevcut sisteme bir alternatif olarak kaynak tüketiminin verimliliğine odaklanmaktadır ama ekonomik büyüme ve kaynak kullanımı tamamen ayrıklaştırılmamıştır. Arz ve talep taraflarının bir samimiyet imtihanı verdiğini düşünen bu çalışmanın yazarı; tüketim kalıplarında, yaşam biçimlerinde reddetmeyi ve azaltmayı esas alan yapısal dönüşümler yaşanması gereğine inanmaktadır.
Tüm insanların dünya kaynaklarını adil bir şekilde paylaştığı, küresel anlamda yaşanacak
mutlu günleri görebilmek ümidiyle...
Doç. Dr. Tufan ÖZSOY