"Kapının önüne oturmuş, zamanın geçmesini bekliyordum, ama zaman her şeyden daha yaşlıdır, pek yavaş ilerler. İnsanlar acı çekince gözleri büyüyor, nedensiz dövdüğünüz köpeklerinkine dönüyordu. Ta buralardan görüyordum bunu, oysa Ponthieu sokağında, çok lüks mağazaların bulunduğu Champs-Elysee'ye yakın bir yerdeyim. Madam Rosa'nın savaş öncesinden kalma saçları giderek daha çok dökülüyordu; kendinde yeniden çarpışacak gücü bulduğunda da, kadına benzer bir yanı olsun diye ona sahici saçlı yeni bir peruka bulmamı istiyordu. Şunu da söylemek gerekir ki bir erkek gibi kel oluyordu giderek, yürekler acısı bir durumdu, çünkü kadınlar buna hazırlıklı değildir. Madam Rosa yine kızıl bir peruka istiyordu, tipine en uygun renk buydu. Bunu kendisine nereden yürütebileceğimi hiç bilmiyordum..." 1975‘te Fransa‘nın en prestijli edebiyat ödüllerinden Goncourt Ödülü‘ne layık görülen "Onca Yoksulluk Varken", bir hayat kadınının oğlu olan Arap bir çocuğun, fahişe çocuklarına bakan Yahudi Madam Rosa‘yla birlikte geçen hayatını anlatır. Ve aynı ödülü 1956‘da "Cennetin Kökleri" kitabıyla kazanmış olan Romain Gary‘nin, daha sonra açıkladığı üzere, "Yalnızca kendim olmaktan bıkmıştım," gerekçesiyle ‘Emile Ajar‘ müstear adıyla yayınlamış olduğu bir romandır.