Felsefe olup bitenler hakkında konuşunca asıl işini icra eder. Olup bitenin azameti felsefeyi hakkında konuşmaya zorlar. Kimi olaylar ve olgular öylesine büyük bir ağırlıkla kendisini hissettirir, dayatır ki felsefecinin hayatını kaplayan öğrenme etkinliği bir kenara bırakılır ve olup biten anlaşılıp ve anlatılmaya başlanır. Sarsıcı etkileri olan olaylar karşısında felsefenin sustuğu görülmemiştir. Bu durumlarda felsefe susarsa, ciddiyetini, samimiyetini kaybeder. Ya da şöyle söylenebilir: Felsefe zaten susmaz, susan felsefe yaptığı iddiasındaki kimi bireylerdir. Susmalarının da muhtelif nedenleri olabilir: Bilgisizlik ki bu durumda susmak erdemdir, korkaklık ki bu durumda susmak çaresizliktir, Egemenle çelişmekten sakınmak ki bu durumda susmak soytarılıktır… Bunların her birinde felsefe yapma iddiası toplumun dışına düşer. Etki oluşturamayan bir felsefe, felsefe değildir. Son yıllarda dünyayı saran kitle eylemleri üzerinde düşünmeye zorluyor. Felsefe diğer disiplinler gibi her bir sosyal hareketin detaylarını tartışmak durumunda değil. Felsefe, sosyal hareketin, sosyal hareket olarak ne olduğunu kavramak ve anlatmakla yükümlüdür. İşte bu sayımızda mütevazı bir katkıyla cevap vermek istediğimiz soru bu.