“Hoşça kal, sevgili gölüm benim” diye iç geçirdi Servet.
Gölün onu duyduğuna emindi
Yanıt olarak tüm gücüyle dalgalandırdı mavi çanağını
Halkapınar Gölü.
Sıçrayan bir su damlasını veda öpücüğü olarak konduruverdi yanağına.
Okulunun son gününü andırıyordu gölle ayrılıkları.
O gün gözleri ağlamaktan kızarmış, sesi gırtlağının boğulmalarında düğümlenip kalmıştı.
Şimdiyse yitik bir göl için ağlıyordu gizliden.
Evet, biricik gölünden ayrılıyordu.
Zordu bir daha küçücük adımlarla dönüp gelmek.