İnsan, güzel bir kıvamda yaratıldı. Lekesiz, temiz ve günahsız olarak ve başına gelecekleri bilmeden ilk ağlayışıyla hayata gözlerini açtı. Ağlamasından, ana rahminde iken daha güvende olduğunu mu anlamıştı? Elbette; annenin rahmeti, kucağı ve ocağı güvenli bir sığınaktır. Ama o, yeryüzünde bulunduğu sürede başıboş olmayacaktır. Yaratıcı, ona akıl verdi ve aklına da yol gösterici bilgiler sundu. Bu bilgiler ve gördükleriyle aklederek ilişkilerini yönetmesini istedi. Yönetirken; ahlakın, adaletin, merhametin ve iyiliklerin verileriyle davranmasını öğütledi. İnançla, davranışlar arasındaki uyumun gereği; samimiyet olarak nitelendirildi.
Maskeli ya da ikiyüzlü olmak her toplumda hor görülür. Birisi kendisine ait, diğeri sahte bir yüzdür. Nerede, hangi yüzü kullanacağı bilinmez. Müslüman olmak; yaratıcısına, kitabına ve insanlara karşı samimi olmayı gerektirir. Bu durum onun, ikinci yüzünün olmadığı anlamını taşır. Samimiyet, insanları; ırk, mezhep, mevki, servet ve çıkar nedenleriyle dışlamadan, zarar verenlere karşı uyanık ve iradeli bir duruş sergileyen, öncelikle Allah’ın rızasını gözeten, insanlara adalet ve iyilik isteme niteliğidir.