Tasavvuf hayattan bir kaçış değil bizatihi hayata bir müdahale, çıplak sinir uçlarıyla hayatın kalbine dokunmaktır. Bir gönül dostunun ifadesiyle “hakikate doğmadan” hayata doğamayız. Ölebilmek için de bu doğuma muhtacız. Tasavvuf asırlardır bu topraklarda insanı işte bu manevî doğuşlara hazırlayan bir mektep işlevi gördü. Başta şiirimiz olmak üzere edebî geleneğimizin kılcallarına indiğimizde tasavvufun muhkem arayışlarla taçlanmış izlerini görürüz. Kitaptaki denemeler o izlerin peşi sıra yapılan bir yolculuğun notlarından oluşmaktadır.