Bilim üzerine çalışmalar üzerinden felsefeyi incelediğimizde iki anahtar kavramla karşılaşırız. Bunlardan biri, dikkatli bir gözlem yoluyla bilginin toplanabileceğine dair bir görüş olan ampirizm´dir. Diğeri ise, bilginin dikkatli bir muhakeme ve mantık ile elde edilebileceğini ifade eden rasyonalizm´dir.
Bu iki fikir birleştirildiğinde, modern bilimin kurallarını temelleri de atılmış oldu ve kurallar, yaşadığımız dünya çevresinde uygulamaya konulduğunda, bilimin çeşitli alanlarında hem büyük ilerleme hem de hatırı sayılır hızlanma görüldü. Bu ilerlemelerden bazıları doğrudan psikolojinin doğuşu ile ilgiliydi.
Örneğin, Johannes Muller, vücuttaki sinirlerin nasıl uyarıldığını tanımlarken Herman Von Helmholtz, gözlerdeki ve kulaklardaki reseptörlerin dış dünyadan gelen duyuları nasıl yorumlandığna dair bulgular peşindeydi. Gustav Fecher ise, gizli zihni olayların (algı)nasıl ölçülebildiği üzerine çalışmalaryaptı.
Bu çeşitli araştırma çabaları ise, şu soruyu akla getirdi. Neden bilim metotlarını insan davranışı üzerinde çalışmak için kullanmayalım? Bu fikrin ateşli savunucularından biri, psikoloji tarihinin ünlü figürü Wilhelm Wundt olmuştur.