Fıkıh mezhebleri, hicrî ikinci asrın ortalarında başlayıp dördüncü asrın ilk çeyreğine kadar devam eden bir zaman diliminde teşekkül süreçlerini tamamlamışlardır. Dört büyük Sünni fıkıh mezhebinden birisi olan Şâfiîlik, belli bir tarihten itibaren Hanefîlikle birlikte en yaygın iki fıkıh mezhebinden birisi olarak kabul edilmiştir. Mezhebin imamı olan Şafiî, Mekke ve Medine’de dönemin önde gelen Ehl-i Hadis temsilcilerinin derslerine katılmış, daha sonra gittiği Bağdat’ta Ehl-i Re’y birikimiyle tanışmıştır.
Dönemin hakim ekollerini yakından tanıma imkanı elde eden Şafii, önceleri İmam Malik’in şahsında temessül eden Hicaz fıkıh anlayışını benimsemiş ancak zamanla bu anlayıştan sıyrılarak özgün bir fıkıh anlayışı geliştirmiştir. Elinizdeki eser, Şâfiî’nin önerdiği yeni fıkıh anlayışının nasıl bir çevrede karşılık bulduğu, kimler tarafından benimsendiği ve kendisinden sonra nasıl yorumlandığı sorularını merkeze alarak mezhebin teşekkül sürecini incelemektedir. Eserde, Şâfiî’nin usûlî yaklaşımları ve furû fıkıh meselelerine dair görüşlerinin hicrî üçüncü asır boyunca ilgi gördüğü çevreler ve şahsiyetler intisab kavramı merkeze alınarak takip edilmiş ve bu yaklaşım ve görüşler etrafında oluşan yeni fıkıh çevresinin mezhebe dönüşüm sürecinin aydınlatılması hedeflenmiştir.