Selçuk Altun’un Romancılığı
Selçuk Altun’un romanları çoklu okumalara açık olduğu gibi Türk romanına kendine has farklı bir anlatım imkânı getirmiştir. Ayrıca her bir romanı kendine özgü, benzerine Türk edebiyatında pek rastlanmayan türleri iç içe geçirerek oluşturulduğundan dikkat çekicidir. Bu anlayış zaman zaman “olağanüstü” ile “garip” arasında duran fantastik bir özelik arz eder. Aynı zamanda postmodern ögelerin yoğun olarak kullanıldığı polisiye parodiye dönüşüverir. Selçuk Altun’un romanları farklı okumalara olanak sağlayan katmanlı yapısıyla resimden müziğe, heykelden sinemaya zengin bir malzeme sunar. Sözgelimi, son yıllarda tartışılmaya başlanılan ‘medyalararasılık’ tekniği perspektifinden ele alınmaya uygun bir zemin sunar. Denilebilir ki yazarın her bir romanı, kurgu ve dilde, farklı bir medyanın imkânlarına başvurularak oluşturulmuştur. Altun’un roman kahramanları varsıl, kültürlü, iyi eğitimli, yalnız ve yabancılaşmış bunalımlı tiplerdir. Daima seyahat hâlinde gördüğümüz bu kişiler hayatın onlara sunduğu olanaklardan farklı bir arayış içindedirler. Hayatın kendilerine sunduğu tüm varsıllığa rağmen bir şeylerin eksikliği, adı konulmamış bir eksiklik hep hissedilir. Zevkleri incelmiş bu elit kişiler romanların sonunda gözden kaçırdıkları, kendileri için küçük ama anlamlı bazı değerlere ulaşırlar. Böylece bu geziler kişilerin aynı zamanda kendilerini bulma arayışlarına dönüşür.