İnsan hakları nasıl icat edildi ve söz konusu hakların çalkantılı geçmişi bu hakların algılanışını ve bugün onları koruma becerimizi nasıl etkiliyor?
İnsan hakları, ancak XVIII. yüzyılda öne çıkan bir kavram haline gelmiştir. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde “tüm insanlar eşit yaratılır” diye bildirildiğinde ve Fransızlar, devrim sırasında İnsan Hakları Bildirgesi’ni ilan ettiğinde, bu metinler dünya çapında siyaset adına yeni bir etik standart oluşturdular. Fakat tüm bunlar neden o zaman diliminde gerçekleşti? Böyle bir aydınlanma nasıl meydana geldi?
Kültürel ve entelektüel tarihin anlatıldığı bu sıradışı çalışmasında, Profesör Lynn Hunt, insan haklarının ortaya çıkışını; gerçeğe ulaşmanın bir aracı olarak işkencenin reddine; roman yazarları, oyun yazarları ve sanatçılar tarafından ortaya konulan insan ilişkilerine dair değişen düşünceye ve empatinin dar görüşlü toplulukların ötesine yayılmasına dayandırmaktadır. Hunt, hakların olağandışı yükselişinin, XIX. yüzyıldaki önemli gerileyişinin ve Birleşmiş Milletler’in 1948’deki ilanıyla bir ilke olarak doruğa ulaşmasının izini sürmektedir. Hunt, bu çalışmasını, insan haklarının bugünkü durumunun, zamanımıza dair tanısı ile noktalamaktadır.