Cahit Yılmaz tarafından, Türk çiniciliğinin ve seramik sanatının daha sağlıklı biçimde tanımlanabilmesine katkı sağlamak amacıyla hazırlanan “Seramik ve Çini Terimleri Sözlüğü” başlıklı kitap YEM Yayın tarafından yayımlandı.
Kitapta çini ve seramik üretim malzeme, araç, teknik, yöntemlerinden motif, renk kullanımlarına; tarihi üretim merkezlerinden yöresel karakteristik ayrıntılara; ünlü çini ustalarından üsluplara uzanan geniş bir perspektif sunuluyor. Çininin yanı sıra seramik, keramik, arkeoloji, mimarlık alanlarına ait terimlere de yer verilerek zenginleştirilen, bir sözlükten çok daha derinlikli bilgilerin sunulduğu kitapta, açıklamaları verilen kavramların özgün örnekleri çok sayıda renkli fotoğraf ve çizim eşliğinde veriliyor. Böylece okuyucu ile birçoğu özel koleksiyonlarda bulunan ve ilk kez bu kitapta sunulan çok zengin bir eserler manzumesi de paylaşılıyor.
“Çini, süsleme sanatları içinde belki de en görkemli olanıdır” diyen Cahit Yılmaz, böyle bir çalışmayı hazırlama gerekçesini şöyle anlatıyor:
“Çini üzerine yapılan araştırma ve yayınlarda dikkat çeken önemli bir sorun, çini terminolojisinin yeterince sistematik olmaması ve bir bütünlük arz etmemesidir. Aynı kavramların farklı yazarlar tarafından farklı şekillerde kullanıldığını görmekteyiz. Terimlerin tanımları, kapsamları, birbirleriyle olan benzerlikleri ya da farkları net biçimde ortaya konmamıştır. Özellikle “çini” kelimesi, farklı coğrafyalarda farklı terimlerle ifade edilmiştir. İran, Türkistan ve Anadolu’da bu sanat dalına kaşi denirken, Türkçeye sonradan giren çini kelimesi yaygınlık kazanmış ve yerleşmiştir. Geriye dönüş mümkün olmamakla birlikte, bu kelimenin kökeni ve kullanımı üzerine düşünmek, terminoloji tartışmasının önemli bir parçasıdır.
Batı dillerinde de benzer bir karmaşa söz konusudur diyebiliriz. Fransızlar bu kavramı céramique, İngilizler ceramic veya tiles, Almanlar ise keramik olarak adlandırmışlardır. Türkiye’deki araştırmacılar, bu terimleri kendi ekollerine göre doğrudan almış, çoğu zaman çini, seramik ve keramik kelimelerini birbirlerinin yerine kullanmışlardır. Oysa bu terimler arasında ciddi anlam farkları bulunmaktadır. Bu gözlemlerden yola çıkarak çini sanatıyla ilgili yazım, anlatım ve öğrenme süreçlerinde terminolojinin büyük önem taşıdığını fark ettim. Terminoloji, sanatın alfabesidir; alfabeyi bilmeden okumak da yazmak da mümkün değildir…
Kütahya’da görev yaptığım 25 yıl boyunca çini sanatına ilgi duydum, bu sanatı yerinden ve ustalarından öğrenme fırsatı buldum. Hem teorik hem pratik birikimle çini üretmeye başladım; üç kişisel sergi açtım, on yedi makale kaleme aldım ve baskı aşamasında olan üç kitap çalışması hazırladım. Yaklaşık 40 yıldır Kütahya çinisini bire bir yaşadım... Amacım, bu kadim sanatı öğrenmek, öğretmek ve araştırmak isteyenlere sağlam bir referans kaynağı sunmaktır. Dilerim ki bu çalışma, daha kapsamlı ve nitelikli eserlerin yazılmasına ilham verir…”