“Hangi köşeye kaçsak kurtulamadık şu hüzün yağmurlarından. Bir yandan gönlümüz ıslanıyor, bir yandan gözlerimiz.
Ah bu aşklar! Ah bu ayrılıklar!.. Kimi zaman bir ırmak oluyor bu duygular, kimi zaman sağanak bir yağmur. Ve inadına denizlere akıyor.
Ve o denizler ki, şarkılara, romanlara, şiirlere dönüşüyor.
Ve gelip en olmadık saatlerde dalga dalga vuruyor sizi.
İşte öyle bir deniz, bu Denizhan... Kimi zaman sesiyle, kimi zaman mısralarının nefesiyle yansıyor ta yüreğimize. Tanışıyorsunuz ansızın ve sonrasında şiirleriyle içinizi ısıtıyor. Alıştırıyor sizi kendisine. Eskimeyen bir dostunuz oluyor. Sayfa sayfa, satır satır, mısra mısra kucaklıyor sizi yazdıklarıyla. Aşklara ayrılık yağarken, içinize de onun sımsıcak duyguları yağıyor.
Ben onun yağmurunda ıslanmak için tozlanmış şemsiyemi taş yüreklere bıraktım. Siz de bir an olsun atın yüreğinizden o demir kafesleri ve Denizhan'ın şiirleriyle ıslanın. Eminim ki, çok serinleyeceksiniz.” (Ahmet Selçuk İlkan)
“Sen sularını teslim edip buharlara, gökyüzüne giderken bulut olmaya, kokumu alıyor ve yağdığın gibi aynı kalamıyorsun. Zaman geçiyor yeni bir buluta sığınıyorsun. Yağsan da o buluttan deli deli, benim tutkun olduğum yağmur olamıyorsun. Ben Toprağım. Sen O yağmur değilsin.
Ben toprak sen yağmur değilsin
Ben aşk sen ayrılıksın
Ben toprak sen hikâyesin
Ben toprak sen neredesin
Ben toprak sen içimdesin
Aşkıma yağarsan, ancak ayrılık getirirsin...
Aşklara yağan ayrılık ve acıları, özlemleri keşkeleri kuşanan yüreklerin feryadına ilişkin dizelerdir.”