Osmanlı hasta ilan edilmiş, dağılmak üzere. Düzen kalmamış. Haklının değil, güçlünün haklı olduğu zor zamanlar…
Dört yiğit, “Yüreğimi kahpeliğe, elimi harama, dilimi yalana asla bulaştırmayacağım. Zalimin zulmüne asla boyun eğmeyeceğim. Öksüze, mazluma asla el kaldırmayacağım. Haksızlık karşısında asla dilsiz şeytan olmayacağım. Mecbur kalkmadıkça devletin askerine, zabitine tetik düşürmeyeceğim” diyerek Kur’an ve bayrak üzerine yemin ettiler.
Zenginden alıp fakire verdiler. Aç ellerde ekmek, çorak yüreklerde umut oldular. Zulme dur dediler. Sonunda onlara “eşkıya” dediler.
Gerçekten eşkıya mıydılar?..
Aldırmadılar. Bu sorunun cevabını mahşere bıraktılar.
“Düşman vatanına göz koymuş” dediklerinde gözlerini kırpmadan dağlardan inip düşman karşısına dizildiler.
Bu dört yiğidin hikâyesini okuduktan sonra siz karar verin.
Onlar eşkıya mıydılar?