“Çift dipliler için sorun hangi dibin kendilerine daha yakın olduğunu keşfedebilmeye gelip dayanıyor. Uzaklığı ya da derinliği keşfetmek bakış açısını değiştirmeye bakıyor. Dibin derinliği düşmeyi kolaylaştırıyor. Şimdi o noktadayım işte. Kolayca düşebilecek bir yükseklikte. Başkalarından büyük güçlüklerle çaldığım kendimi iki dipten birine bırakıyorum. Artık ayağa kalkmayacağımı sezinleyen kedi kapıyı açıp odadan çıkıyor.“
Farklı bir kıtadan, uzaklardan seslenen farklı bir yazarın, farklı dünyasına konuk olacaksınız bu kitabı okuduğunuzda. Saydam ve metalik bir ortamda sözcüklerin saydam yüzleriyle karşılaşacaksınız. Faruk Ulay tüm okurlarını alışık olmadıkları bir öykü atmosferinde karşılarken uzaklık ve yakınlığı havaya gerilmiş ipin ucunda dengede tutmayı başarıyor.