Evrensel ahlak ilkelerinden kopuk ve bağımsız süregelmiş bütün çağların bugün geçerli olan ahlak ve mitleri, yaşamımızda hayali ve sahte bir düzen oluşturur. İşte bu kara döngüye yenik düşüp yitmiş olan aydın bir genç, Asyalı bir bilim insanının geliştirdiği teknoloji sayesinde, mevcut hayatının iki gününe karşılık gelen, ancak gittiği dünyada bir ömür yaşanan bir serüvenle birlikte dünyaya yeniden gelir.
Bu başkahraman gittiği dünyada da hiç gün yüzü görmez. Böylece küçük burjuva sınıfından bir kadınla evlenmek zorunda kalır. Belirsizlik bunalımı ile umutsuzluk iç içe geçerken, roman kişilerinin çoğunluğunun statik olarak işlendiği ve yine bu kişilerin önce dural sonra devinim görünümünün ağırlıklı olduğu bu eserde, zaman ve uzam kavramlarıyla algı sınırları oldukça zorlanır. Doğal döngüye aykırı olan yapay teknolojilerle bile yazgısını değiştiremeyen bir gencin trajedisi üzerinden, Tanrı’nın gerçekten var olup olmadığı tartışma konusu yapılır.
Sonuç olarak insanların kişiliğinin bulunduğu çevreye bağlı olarak bukelamun gibi değişkenlik gösterdiğini imleyen bu yazın ile bugüne ait mitler ve evrensel gerçeklik arasındaki dengesizliğin çıkmazı, okuyucunun inisiyatifine sunulur.