Nietzsche, Sokrates ile başladığını iddia ettiği modernizme karşı olan tutumuyla postmodernizmin öncüsü olmuştur. Ona göre Batı metafiziğinin sonlarında net bir şekilde ortaya çıkan modernizm; aşkın özneyi, rasyonalitenin üstünlüğünü, özne ve nesne dualizmini, evrensellik gibi ideal kavramları kabulü nedeniyle nihilistik özellik göstermektedir. Nietzsche’nin nihilizme dolayısıyla modernizmin kabullerine karşı olan yıkıcı tutumu, Postmodern felsefe ile paralel bir doğrultudadır.
Hayatın şiirsel bir yönü olduğuna inanan ironistler, kendilerine ait söz dağarcıklarından bile kuşku duymakta, sadece dünya ve diğer insanlar hakkında değil; kendi olumsallıklarını tanımlarken bile değişim ve dönüşüme her vakit kapı aralamaktadırlar. Bu açıdan yaklaşıldığında ironist hakkında omurgasız, ya da Rorty’nin deyimiyle köksüz nitelemesi yapmak mümkündür. İronistler, toplumsallaşmanın ona belirli bir dil vermek suretiyle kendisini nasıl bir insana çevirmiş olduğundan daima şüphe duyarak, toplumun yerleşik bazı kalıp ve kodlarının onda yanlış bir belirlenime ya da tahribata yol açıp açmadığı hususunda sürekli olarak endişeler taşır. Buradan hareketle, köksüzlüğünü yeni betimlemeler yapmak suretiyle evvela kendi kendisine hatırlatarak, bir yerlerde programlanmış ve kaderi tayin edilmiş basit bir varlık olmaktan kaçınmaya çalışır.
Postmodern kültürde çokça anılan bir anlatma tekniğide ‘ironik tavır’dır.
Postmodern ironi, modern algıyı kırmaya çalışır ve etki kaynaklarının arasındaki estetik olan olmayan, üstün (elit)-popüler, değerli-değersiz, genel-öznel şeklindeki ayrımını reddeder. Bu özelliği ile postmodern sanatın niteliği de belirlenmiş olur.