Kimi kelamlar vardır; kasr değil; tul kelime, kelime, kelimeler yazsın kalemler ister… Okuyan okur, mana verebilen verir; okumayan, okunmayan, okutulmayan, mana verilmeyen, vermeye kudret yetiremeyene nafile gelir, o kelimeler… Sıkar belki de, sıkılır… Bıkar belki de, bıktırır…
Kaleme ülfettir kelam; külfet gelmez lakin bazı bazı ahengini bozar, kaydırır, sıydırıri sıyrılır aradan ve sözü öz, özü söz yapar; kimi zaman aheste, kimi zaman aniden… Yazacağını, diyeceğini, içinden geleni-geçeni “pat” diye döker ağaçtan mahsule… Kah mahsub, kah lalettayin…
Kıssalar nasıl hayatımızda mühim yer tutmaktalarsa, filhakika atasözleri, deyimler, özlü sözler de aynen öyle yer işgal eder hayatımızda… Ademoğlunun yönünün doğru olmasına, ona doğru yön vermeye, neticelerin nihayetine emin bir biçimde ulaşmasına takat getirir, destek olurlar; bu bir cümlelik vecizeler silsilesi… O silsileden bir miktarda buraya, bu kitaba serpiştirdik ki; nasiplenenlere serpintiler, sağanak olsun temennisiyle…