Avrupa kendini yeniden oluşturabilir mi? Sahip olduğu farklı -iyi, kötü ve çirkin- mirasları birbirinden ayırabilirmi? Dünya egemenliği mirasından arındırılmış bir evrensellik kavramına -çeşitliliğe ve farklılıklara saygılı bir evrenselliğe- katkıda bulunabilir mi? Yugoslavya ve Sovyetler Birliği gibi ulusaşırı devletlerin çöküşünün ardından yeni uluslararası topluluk modelleri oluşturmak olanaklı mı? Geleceğin Avrupa’sı Avrupamerkezcilik tuzağına düşmeden kendini "ötekilerine" -sadece AB’ye üye ülkelerin dışında kalan öteki uluslara değil, aynı zamanda Doğu’daki ve Güney’deki Avrupalı olmayan komşularına da- açık tutabilirmi? Daha da önemlisi, Avrupa, eski düşün yapılarının çöküşüyle örneklenen ve genel bir içe kapanmayla -zaman zaman gerçekten de saplantılı bir ulusçuluk ve ırkçılıkla- sonuçlanan ortak kimlik bunalımını aşabilecek mi?
Bunlar, bu kitaptaki görüşmeler boyunca yanıtı aranan soruların bazılarıdır.