“Niye, ‘Psikanalitik Duyarlıklı Felsefe/ Siyaset Yazıları’? Neden, —günümüzde pek revaçta, muğlak olduğu kadar gösterişli ve ayartıcı değil de— böyle kuru-düz bir kitap adı? Kapaktaki adın, iki kapak arasındaki metnin niyet ve hikmetinin sözcüsü/ güvencesi olmasını etik bir sorumluluk biliyorsa yazar, niye olmasın? Peki, neden ‘psikanalitik’ değil de ‘duyarlıklı’? Felsefi-siyasi olanda psikanalizin önermelerini bulmak için değil, psikanaliz deneyiminden devşirilen duyarlıkla felsefi-siyasi olana bakıldığı için. Kendini çözümleyen ve yeni bir varoluş hikâyesi kuran ‘analizan’ın (analizde olan kişinin) —bir başka deyişle, ‘yaratıcı özne’nin/ failin— yolculuğuna eşlik edişten kaynaklanan duyarlıkla. Felsefe, bir bakıma, olan-bitende kendini anlama çabası, her olan biten özünde siyasi ise; demek, merkezinde insan olan felsefi-siyasi gerçekliğe psikanalitik duyarlıklı bir bakıştır bizimki de.”