İki Dokuz Sıfır Bir İki Sıfır Sıfır Dokuz
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail Cumhurbaşkanı Simon Peres’e “One Minute” çektiği Davos Zirvesi’ne (29 Ocak 2009) kadar AK Parti ve Cemaat arasındaki ilişkiler normal seyrindeydi.
Davos çıkışı, sadece Türkiye ve İsrail ilişkilerini, bölgesel dengeleri olumsuz etkilemekle kalmadı, aynı paralelde AK Parti ve Cemaat ilişkilerini başka bir evreye geçirdi.
Cemaat, ilk kez Davos sonrası hükumet aleyhinde telefon dinlemelerine, teknik takibe, belge toplamaya ve delil üretmeye başladı.
17 Aralık sürecinde siyasi saflar yeniden biçimlendi.
Daha önce Deniz Baykal ve çok sayıda milletvekilinin komplo kasetleri üzerinden Cemaat’e ilişkin derin tecrübesi bulunan CHP ve MHP tuhaf şekilde Cemaat’le iş birliğine girişti. Cemaat, müntesibi savcı ve polislerden temin ettiği gizli kayıt ve dokümanları bu iki partiye, özellikle CHP’ye ulaştırarak AK Parti’ye yönelik kuşatmayı daha geniş alana yaydı.
Daha önce özellikle din, kültür ve eğitim alanında hizmet hareketi olarak geniş kabul gören Cemaat’in devlet içindeki geniş kadro ağıyla başlattığı bu siyasal kalkışma, karşımızdaki düşmanın basit ve sıradan bir hizmet hareketi değil “paralel devlet” olduğu gerçeğini somutlaştırdı.
Kurulduğu günden bu yana derin ve kirli odaklarla sürekli mücadele eden AK Parti, bu süreçte yeni düşmanı Paralel Yapı’yla kıyasıya mücadeleye girişti.
Yeni Türkiye’nin inşası ve bu sürecin mimarı Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığı, uluslararası bu güç odakları için tehdit unsurudur. Ergenekon’la mücadelenin kesintiye uğraması, bu yapının yerine Cemaat’in konuşlanması uluslararası iklimden bağımsız düşünülemez.
17 Aralık sürecinde ortaya çıkan gerçekler açıkça ortaya koydu ki Cemaat’in paralel evrimi, Türkiye’nin “global Ergenekon” olarak da tarif edebileceğimiz uluslararası oyun kurucularla ilişkisinin bozulmasıyla formatlandı.