20. Yüzyılın En İyi Polisiye Romanı
“Çalışma masama düşen ilk mektup beraberinde kısacık bir arkadaşlık getirdi ve dört kişinin ölümüne yol açtı. Sonraki mektup, dünyanın on sekiz yüzyıldır bilmediği bir sese can verdi. Ve onu yazanın vasiyetini beyan etmek ve ömrünce yaptığı çalışmaların devamını sağlayabilmek için mezardan uzanan son mektup ise o çalışmalara bir son verecek kişileri tesadüfen ele verdi.” – Mary Russell
Arıcının Çırağı’nda tanışıp Kadınlar Alayı’nda güçlü zekâsına her satırda şahit olduğumuz Mary Russell; kendisini profesyonel bir eş olarak kabul ederek bizi iyice şaşırtan Sherlock Holmes’un ilham uyandırıcı keşfi…
1923’te ortaya konan serinin üçüncü kitabında, bu sefer Mary Russell Holmes ve kocası emekli ama hâlâ enerjik Sherlock Holmes ikilisini yepyeni bir macera beklemektedir.
Kısa bir süre önce Filistin’den dönen amatör bir arkeolog Dorothy Ruskin’in, akademik bir teolog olan Mary Russell’ın korumasına bıraktığı MS 70 yılına ait bir mektubun Magdalalı Meryem’e uzanması olayın sadece başlangıcıdır. Üstelik sonuçlarının Hıristiyanlığa dair mühim bir detaya dokunması da cabası…
Ruskin aniden trajik bir kazada öldürüldüğünde ve bazı gizemli güçler bu papirüsün ve dolayısıyla Mary-Sherlock ikilisinin peşine düştüğünde ise kendilerini zeki bir katilin izinde bulurlar.
İki bireyci şahsiyet arasındaki karmaşık ilişkiyi başarıyla kaleme alan Laurie R. King’in kalemiyle Meryem’in Mektubu; politik entrikalar, teolojik arkeoloji ve muhteşem Holmesvari dokunuşları ile yine okuru muazzam bir serüvene davet ediyor!