Popüler Türk aydını üç temel özelliğiyle entelektüel açıdan tartışılıp sorgulanır, bu özellikleri onu sahici bir dünyadan uzaklaştırıp ayrıştırır. Esasen bu niteliklere mesafe koyan, ya da bundan sıyrılmayı başaran aydınları da söz konusu kategori içine hapsetmek gereksizdir.
Aydınlarımız muğlaktadır, çünkü kapalı ve adeta kilitlidirler. Zor anlaşılır ve karışıktırlar. Söylediklerinin çoğu belirsizliğe mahkûmdur, içeriği kuşkuya yol açar, anlaşılmazlık bariz karakterleridir. Ancak bu belirsizlik onları mutlu eder. Müsteardırlar, çünkü duruşları iğretidir, sahici değildir. Kendi adlarıyla var olmazlar, rolleri ısmarlama ve emanettir. Bu rollerinden nasıl ve ne zaman ya da hangi koşullar eşliğinde vazgeçecekleri, yeni rollere nasıl adapte olacakları merak konusudur. Kendilerine ait olmayan bir roller kümesi kullanılır; bu roller aidiyeti, cemaati, aşinalığı gündeme getirir.
Sonuçta muğlak ve müstear olmak, aydını mürtet yapmaya yeter. Toplumun genel geçer dünyasıyla sadece dil ya da kimlik açısından kopmaz, onun istikametinden de kendini koparmayı başarır. Mürtettir, çünkü o, artık "yol"dan çıkmıştır. İrtidat, aydın olmanın neredeyse temel bir koşulu olur. Zaten bütün bu özellikleriyle onun inat ve gücü, ancak mürtet olmaya yetecektir. Toplumsala sirayet eden epistemolojik bunalım aydınları yorar..