“Tiyatro binası tıklım tıklım doluydu. Hiç kimse bu memleketin en büyük harpte bir ölüm-kalım mücadelesinde yaşamakta olduğuna hükmedemezdi. Bütün yüzler neşeli, bütün dudaklar 32 dişini gösteren hayvanca kahkahalara açıktı. Kim iddia edebilirdi ki, memleket her evinden bu savaşa üç beş cenaze vermiş bir memlekettir? Bu ne büyük bir yalan, ne büyük bir yalan.”
“Ah bu oldubittiler... Hissediyordum ki tüm felâketler böyle birden bire çıkan yahut çıkarılan oldubittilerle doğuyordu.”
Salahattin Enis’in başyapıtı Zaniyeler (1924) I. Dünya Savaşı yıllarında İstanbul’da bir zaniyenin hayat hikâyesini konu edinir. Enis, romanda yoksulların daha da yoksullaştığı, zenginlerin ise savaşı fırsata çevirip çok daha zenginleştiği o yılları bizi İstanbul sokaklarında, sosyete salonlarında dolaşmaya çıkararak anlatır. “Sefalet” ve “Safahat”ın birlikte yaşandığı savaş yıllarını, “üstün ahlak” savunucularının, zaniyelerin katıldığı uyuşturucu partilerinde, kumarhanelerde geçen yaşamlarını sert bir dille kaleme alır.