Sosyal ve beşerî bilimler içinde birbiriyle kuvvetli bağları bulunan, bazen ortak metotları kullanan ve ait oldukları toplumun müşterek hafızasını meydana getirmek hususunda pek eski bir işbirliği kurmuş olan tarih ve edebiyat ilimleri, hele klâsik Türk edebiyatı söz konusu olduğunda daha çok yakınlaşır. İnsan hissiyatının olduğu kadar insanlık tarihinin de aynaları olan sanatkârlar içinde şairlerin ayrı bir yeri vardır. Bazen tarihi bir olay, bir şairin kaleminde, tarih kitaplarının satırlarında rastlanmayacak detaylarla karşımıza çıkar. Toplumun farklı katmanlarında bulunan şairler, milletin ortak başarısı için benzer şeyleri yazarlar.
16. yüzyılın kendine özgü üslubuyla dikkati çeken şairi Mahremi, yaşadığı dönemin önemli tarihi olaylarına kayıtsız kalmamış ve bunları canlı tasvirlerle aktarmak hususunda büyük başarı kazanmıştır. Bu kitaba konu olan ve Belgrad’ın fethini, bir Kanuni methiyesi olarak sunan Mahremi, gerçekçi anlatımı ve yoğun tasvirleriyle dikkati çekmektedir. Belgrad’ın fethinin 500. yılı münasebetiyle onun fethi anlattığı kasidesinin şerhinden ibaret olan bu kitapta, kuşatmada bizzat bulunduğunu kuvvetle tahmin ettiğimiz bir şairin renkli ve öğretici anlatımını bulacak, edebi metinlerin tarihe ışık tuttuğu bir örnekle karşılaşacaksınız.