İmparatorluklar çağından ulus-devletler çağına geçişte pek çok yeni devlet kuruldu. Peki, imparatorluk mirasını ulus-devlete taşıyan dinî kurum ve seçkinler nasıl var oldu? Ulus-devletin seküler kurucuları ile geleneksel dinî seçkinler arasında egemenlik farklı biçimlerde tezahür etti. Kimi zaman dinî kurum ve seçkinler devlet tarafından içerildi kimi zamansa ikili yapılar biçimde özerkliğini korudu. Din ile devletin birbirini dışlamadan kurduğu bu karmaşık iktidar ilişkisi, sekülerleşme denilen çift başlılığın tarihini anlatır.
Kristin Fabbe, aynı imparatorluk mirasına sahip Türkiye, Yunanistan ve Mısır’ın farklı coğrafi ve tarihsel yapılar üzerinden sekülerleşme sürecini inceliyor. Bunu yaparken tarihsel ortaklıklara rağmen dinî kurum ve seçkinlerin devletin müridi mi, yoksa devletin ortağı mı sorusuna yanıt arıyor.