“İnsan yaşamında bazı dönemler vardır ki içinde yaşarken de önemli olduğunu hissedersiniz ama yıllar geçtikçe bu önem daha da artar. Sizden bağımsızlaşır. Size ait bir anı olmaktan çıkar ve kendi tarihini yaratır.” (Zülfü Livaneli, Sevdalım Hayat)
Bu bir kahramanlık hikâyesi değil. Bu yalnızca, zamanın sisleri ardında kalan bir gençlik hatırası. Bu, aynı yolda yan yana yürüyen, ortak hayalleri, idealleri olan bir avuç insanın hayatın kısa bir diliminde paylaştıklarının hikâyesi.
Çok mu gençtik? Akıp giden hayat karşısında çok mu aceleciydik? İdeallerimiz uğruna çok mu şeyi göze almıştık? Hayallerimiz çok mu ulaşılmaz, vardığımız sonuçlar çok mu acımasızdı?
Aradan geçen elli yıla rağmen bu sorulara cevap vermek hâlâ hiç kolay değil. Gençlik günlerimizin heyecanını bir şölen havasıyla birlikte yaşadığımız dostlarımızın, yoldaşlarımızın çoğu birer birer gittiler. Şimdi yalnız hatıraları var o güzel insanların ve o bayram günlerinin.
Anılar belleğimizin bekçileridir, kalbimizi temizlerler, iyi bakın onlara..