Kendilik, Başkalık, Edilginlik
Kişi değişerek kendisi kalmayı nasıl başarır? Kendisiyle özdeşliği sorunsallaşan bir öznenin ahlaki bağlanma biçimleri hangi düzlemde anlaşılmalı ve açımlanmalıdır? Paul Ricoeur, ahlaki bir fail olmanın, öznenin eyleme, eylediğini anlatma ve eyleminin sorumluluğunu taşıma yeterlilikleriyle ilintili olduğunu öne sürmektedir. Bir öznenin failliğini soruşturmak ise öncelikle onun bu yeterliliklerini soruşturmakla işe başlamalıdır. Özne, kendisini bir eylemler çeşitliliği içerisinde kavrarken aslında kendisinin etkin ve edilginliğe açık yönlerine tanık olur. Bu tanıklığı soruşturmanın meşru zemini ise anlatıdır. Başkalaşabilen öznenin açmazlarını, 'anlatısal özdeşlik' kavramı altında etik alana taşımaktadır Ricoeur.
Bu çalışma, onun Husserl fenomenolojisiyle yeniden yüzleşmesini ve bu çizgiyi devam ettirmiş Kıta Avrupası düşünürlerinin kendilik ve başkalık ilişkisini kavrama tarzlarıyla hesaplaşmasını ele almayı hedeflemektedir. Bu anlamda, Ricoeur'ün fenomenolojik düşünce geleneğine bir hermeneutik aşılaması, onun en büyük araçsal desteği ve özgünlüğü olarak ortaya çıkmaktadır. Anlatısal bir 'kendi hermeneutiği'ne ilişkin bu soruşturma, kendi içindeki başkalık kaynaklarının çeşitliliğini öznelerarasılık düzeyinde kavrayıp duygudaşlık geliştirebilen bir özneye ilişkin bir felsefi antropolojiye evrilmektedir. Çalışmanın diğer önemli özelliği, Ricoeur'ün bu uzun yolda katettiği mesafe kadar, onun yol haritasında çokça rastlanan kesişim noktaları ve dönülen sapakların dökümünü, onun omuzları üzerinden ve yine onunla birlikte yapmasıdır. Anlama, yorum ve 'kendi'nin bilgisi her zaman dönülen sapakların insana hediyesidir.