Dede Korkut Kitabı anlatılarından ‘Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Boyu’ tasavvufî bir sembol olan ayna metaforunu mistik göstergelerle somutlaştırır. Ayna sembolü, gösteren ve gösterilen ilgisiyle gerçeğin kurmacaya yansımasıdır. İbn Arabî’nin yaratılış gerçeğini tasavvufî kavramlarla, Tanrı-insan-evren üzerine temellendirdiği ayna sembolü; Deli Dumrul’un şahsında insanın/insanoğlunun değişmeyen serüvenini örnekler. Deli Dumrul’un yolculuğunun ilk aşaması; “Arınma/Ayrılma/Zühd”, ana başlığında Berzah/Eşik, İnsanın Fiilleri/Niyet, alt başlıklarıyla ikinci aşama olan “Aydınlanma/Erginlenme/Tasavvuf” ana başlığı; Kalp, İnsan-ı Kamil, alt başlıklarıyla ve son aşama olan “Dönüş/Yeniden Doğuş” ana başlığı; Aşkın Ben, Tanrı-Âlem şeklindeki alt başlıklar altında değerlendirilmiştir. Deli Dumrul anlatısı, tasavvufî/mistik sembollerle örülü ölüm, ruh ve varoluş kavramlarını sorgulayan Türk kültürüne ait bir izlektir. Ölümün anlamını, Tanrı ve öte âlem kavramlarını mistik tecrübeyle öğrenen Deli Dumrul için ölüm bir hal değişimidir; bu durum insanın evrene gönderilişinin ve aradanlık hallerinin sembolüdür. Deli Dumrul’un öyküsünde ölüm, sembolik göstergeleriyle öğrenme ve dönüşme süreçleriyle yeni bir başlangıçtır. Toplumsal hafıza, ölümü sorgulamakta ve yeniden doğuşu tabiat ananın bir döngüsü olan köprü ve suyun akışıyla vermektedir. Metafizik düşüncelerin Oğuz toplumunda algılanışına dair soru ve cevapların karşılık bulduğu anlatıda ölüm gerçeğini Mutlak Bir’de yok olarak yeniden doğuşu deneyimlemek metafizik bir tasarımdır. Anlatıda varlık/varoluş gerçeği, insanın ölümlü oluşuyla köken miti olarak sunulur. Deli Dumrul ölüm gerçeğini öğrenerek yeni bir hali deneyimler; yüz kırk yıllık ömür/yaşam bu değişimin ödülüdür. Hikâye felsefik, psikolojik ve sosyolojik bir gösterge halinde Oğuz toplumuna ait kültürel bellek değerlere işaret eder.