İnsanoğlunun eylemsel olarak yemeyle ilişkisi, dünyaya gözlerini açar açmaz başlar. Açlık fiziksel bir olgudur; yeme eylemi birbiriyle bağlantılı fiziksel ve zihinsel bir dizi olguya dayanır. Eylemin temel nedeni açlık hissidir ve bazen de haz güdüsünü tatmin etme isteğinden doğar. Çünkü yemek yedikten sonra ortaya bir tür haz çıkar. Özellikle de canımızın çektiği bir şeyi yedikten sonra keyifleniriz. Tüm bu süreç, bir dizi karmaşık nörolojik faaliyetin sonucudur aynı zamanda. Yeme=Haz! ya da aslında kısa bir formülle “açlık-doygunluk-mutluluk” ve tabii bazen de “pişmanlık”... bu bütünüyle ve tartışmasız olarak determinizmdir. Her ne olursa olsun yemek/besin insanoğlu ve diğer tüm canlılar için temel bir ihtiyaçtır. Yemek konusunun, doğrudan ya da dolaylı olarak, içinde bir şekilde farklı yönlerden anlam kazandığı ya da anlamını bulduğu din, sanat, mimari, ticaret ve hatta siyasetteki tezahürü, disiplinler arası çalışmalarla ele alınacak hayli zengin bir kültürel yelpaze oluşturur. İnsanlığın tarihsel süreçte yeme-içme üzerine geliştirdiği “kültür”, sanatta yansımalarını bulmuştur. Hiper Yayınları’nın sanat-yemek-kültür zincirini okurla buluşturduğu Sanatta Tema: Yemek, ilk insanların açlıklarını gidermede aradıkları yollar, buldukları çözümler, kısacası deneysel yaşantıdan başlayarak, ekmek üretimi, meyve, sebze, geleneksel yemekler, içkiler ve içeceklerle olan kültürel ilişkisinin sanata yansıması/yansıtılması bağlamında okuru lezzetli bir kültür yolculuğuna çıkarıyor. Bu yolculukta pek çok kültürde yeme-içme konusunun iç içe geçmişliğine şahit olunuyor.