Tarihyazımı milli ideolojinin esaretinden doğdu ve birçok yerde tarihçiler, milliyetçiliğin en seçkin başkarakterleri olarak statülerini korudular. Yazarlar ile şairler de ister hayali ister gerçek olsun, kahramanlık mücadelelerinin anılarını sunarlar. İşte bunun için edebiyat bir milletin tarihini kökten değiştirecek güce sahiptir. Bugün bile tarihyazımı ve daha da büyük ölçüde geçmişin diğer anlatıları tarihsel mitlerle doludur. Milli tarih için geçmişin anlatılarına tarihsel mitlerin dahil edilmesinden kaçınmak güçtür, çünkü her “milletin bir milli tarihi olmak zorundadır, ama doğası gereği milli olmalıdır, bu tarih gerçek olamaz, daha ziyade mitolojik, yurtsever, insanları duygusal olarak milletine bağlayacak ve hâkim yapıların meşruiyetini sağlama alacak şekilde yaratılmış olmalıdır”
Bozidar Jezernik/“Türk” İmgesi, Rajko Muršic /Simgesel Ötekileştirme: Tehditkâr Bir Öteki Olarak “Türk”, Özlem Kumrular/16. yüzyılda Akdeniz’de “Türk” İmgesinin Yaratılması, Miha Pintaric/Panurge’ün “Türkler”i, Nedret Kuran Burçoğlu/Erken Modern Çağdan Aydınlanmaya Kadar Alman Medyasındaki “Türk” Tasvirleri, Peter Simonic /Valvasor’un Ezeli; Jale Parla/Byron’ın Gâvur’undan Jezernik’in Vahşi Avrupa’sına: Teori mi yoksa Tarih mi?, Bojan Baskar /Bir Camiye Giren İlk Sloven Şairi, Alenka Bartulovic /“Türk’le Görülecek Eski Bir Hesabımız Var, Nazan Aksoy/Erken Türk Romanında Öteki, Aleksandra Niewiara/Leh Dili ve Kültüründe “Türk” İmgesi, Bülent Aksoy/Batılı Gözüyle Osmanlılarda Musiki, Svanibor Pettan/Balkanlar’da Alaturka-Alafranga Sürekliliği, Etnomüzikolojik Perspektifler, Ayhan Kaya/Güvenlikleştirme Çağı: Çokkültürcü ve Cumhuriyetçi Entegrasyon Politikalarına Yönelik Meydan Okumalar.